Pages

18 Temmuz 2016 Pazartesi

Uzayı Keşif

Biraz geçmişlerden bahsedeceğim. Dünyanın çeşitli bölgelerinde çılgınlar gibi uzay araştırmaları yapılıyor. Bu yazıda 2014'te ESA tarafından gönderilen Rosetta sondasından ayrılan Philea aracının bir kuyruklu yıldıza iniş yaptığından bahsedeceğim!
 67P/Churyumov-Gerasimenko adlı kuyruklu yıldıza yapılan inişin tarih kitaplarına yazılacağı düşünülüyor. Bunun sebebi Philea'nin 'asteroit madenciliğine' öncülük etmesi. Dünyada ileri teknolojiye dayalı uygarlığın devam etmesi için değerli madenlerin uzay kaynaklarından elde edilmesi gerektiği düşünülüyor. Bunu da asteroitlerden çıkararak yapacaklar sebebi asteroitlerin yapısı. Philae'nin asıl tarihe geçme sebebi bu 590 milyon km uzaklıktaki kuyruklu yıldıza bir değil tam üç kez iniş yapmış olması! Kuyruklu yıldızın zayıf yer çekiminden ötürü iki kez sektikten sonra asıl iniş yerinin uzağında bir yere sonunda oturabildi. Fakat dış yüzeyini kaplayan güneş panelleri Güneş ışığını göremeyip enerji alamadığı için aküleri 57 saat içinde tükendi ve uykuya dalmış oldu..
 15 Kasım 2014'te pili biten zavallı Philae aynı zamanda ESA için bir sosyal medya başarısıydı ve kapanmadan önce twitter'da 'Yapacak o kadar çok iş var ki.. Yoruldum.. Akü voltajım sınıra yaklaşıyor, az sonra bitecek' diye hüzünlü bir tweet paylaştı, kıyamam :(
 Philae bu zorlu macerada 57 saat çalışabildi ama ESA'ya göre görevini başarılı tamamladı. SD2 aygıtıyla kuyruklu yıldıza bir sondaj kuyusu açıp numune alıp incelemeyi başardı.
Kuyruklu yıldız yörüngesine giren ilk uzay aracı Rosetta!
İniş sırasında gerçekleşen olumsuzluğa ve buna bağlı olarak Güneş ışınlarını yakalama fırsatını kaçırmasına rağmen ESA Philae tarafından büyük bir başarı elde ettiklerini belirtiyorlar ki, bence de bu muazzam bir şey. Sonuçta bir kuyruklu yıldıza uzay aracı yolluyorsunuz. Yer çekimi zayıf kuyruklu bir yıldıza..
 Ayrıca Philae'nin çektiği fotoğraflara göre yüzeyinin kayalık bir kumsalı andırdığı gösteriyor bu yıldızın. Uzaktan bakıldığında ise kumtaşını andıran kırılgan yüzey katmanlarının altında daha sert kayalık bir çekirdek oluşuyor olabilir.
 Kuyruklu yıldız Güneş'e uzaklığı nedeniyle yüzeyin altındaki gaz depoları donmuş halde ve buharlaşıp yıldızın kuyruğunu henüz oluşturmadığı belirtiliyor. Henüz kuyruğu olmayan bir kuyruklu yıldız...
 
67P/Churyumov-Gerasimenko
 Kuyruklu yıldızın Güneş sistemimize giriş yapma durumu da var. Pek çok kuyruklu yıldız defalarca bunu yapmış. Gazını buharlaşma ile kaybedip bildiğin sıradan bir asteroide benzeyen çekirdek kalmasına sebep oluyor. Eğer 67P de Güneş'e yaklaşırsa, alacağı ışık enerjisiyle Philae tekrar uyanıp iletişim kurabilir umudunu taşıyor Rosetta ekibi.

Kuyruklu yıldıza seyahatin sonucu

Sondanın Yüzey Altı Bilimi için Çok Amaçlı Sensörler (MUPUS) isimli aygıtın başarısız olması ilginç bilgilerin elde edilmesini sağlamış.
 67P/Churyumov-Gerasimenko kuyruklu yıldızından -ismi çok zor kim olduğunu bilirsin sen diye devam etmek isterim ama yazının sonuna geldik- sağlanılan bilgilere göre kuyruklu yıldızın oluşumu, Güneş sisteminin nasıl meydana geldiği konularını yeniden değerlendirmek gerekebilir.
 Ve elbette asteroit madenciliği için de bazı ipuçları sağlıyor. Rosetta, kuyruklu yıldızların sırlarını açığa çıkarabilir, henüz kuyruğu olmayanların bile :)





<Kullanılan görseller ticari amaçlı değildir! 


4 Temmuz 2016 Pazartesi

Kitap İncelemesi

Burada uzaydan falan söz ederken, okuduğum, izlediğim ve hoşuma giden bir kısım dizi ve kitapları da paylaşma hevesi içerisindeyim. İşe şimdilik 4 kitap incelemesiyle başlamak istiyorum. Dördü de uzaylı bilimli falan.

  • YÖRÜNGE / Tess Gerritsen

 Kitabı almadan önce kitapçıda öylece dolanıyor, kitapları inceliyordum. Tesadüfen görmüştüm ama almaya karar vermem pek kısa sürmedi ne yalan söyleyeyim. Zaten epey kararsız bir insanım. Ama iyi ki almışım diyorum. Uzaya, astrobiyolojiye meraklı herkesin hoşuna gidebileceğini düşünüyorum. Hatta ısrar ediyorum alın :) ben çok beğenmiştim ve müthiş bir heyecanla okudum.
 Biraz özetlersek, kitabımızda eşiyle ayrılma sürecinde olan Dr. Emma Watson, onun için bundan daha önemli bir konu olan uzun zamandır hayalini kurduğu deney üzerine çalışma fırsatı yakalamıştır. Yerçekimsiz ortamın farklı canlılar üzerindeki etkisini araştırmak için Uluslararası Uzay İstasyonuna gönderilir, ne var ki burada çıkan birtakım aksaklıklar felaket düzeyinde olayların gelişmesine yol açar.
 "BU ÖYKÜDE KÖTÜ ADAMLAR YOK, SADECE KAHRAMANLAR VAR" demiş Tess Gerritsen. Sizi bu maceranın kollarına bırakıyorum, okurken keyif almanızı diliyorum.


  • İHANET NOKTASI / Dan Brown


 Oldukça sürükleyici ve gerilim dolu bir başka roman. Hayatınızın bir yerinde duymuşsunuzdur Dan Brown'ı. Oldukça yetenekli bir yazar. Bu romana da kısaca değinirsek, bir süredir bocalamakta olan NASA için altın değerinde olan bir keşif söz konusudur. Fakat altında yatan korkunç bir gerçekle Beyaz Saray Gizli Haber Alma Analisti Rachel Sexton ve karizmatik bilim adamı Michael Tolland başta olmak üzere birçok insan tehlike içindedir.
 Bu büyük sahtekarlık içeren keşfin altında yatan gerçeklerin ortaya çıkarılması tüm insanlığın umudu olacaktır.
 Okurken iyi eğlenceler diliyorum, gerilime hazır olun.








  • GALILEO GALILEI



 O 'Dünya dönüyor!' dedi, idam mahkemesine kadar gitti. Hayranlık duyduğum bilim adamlarından biri olan Galileo Galilei'nin hayatını konu alan 160 sayfalık bir biyografik roman. 
 Dünya'ya Yön Veren İnsanlar başlığı altında yazılmış bu kitabı, ilgisini çekenin okumasını tavsiye ediyorum.











  • KOZMOS / Carl Sagan




 Bunu listenin başına yazmam gerekliydi.Açıkçası kitabı henüz bitirmedim. Sınav döneminin yoğunluğundan dolayı bırakıp, daha sonra berrak kafayla okumak istedim. Ama öyle ya, kitabın ne kadar faydalı, etkileyici olduğunu biliyorum. Belgeseli de var Kozmos'un. Ama kitabını okumak da bir hayli önemli bence. En azından bilime meraklı herkesin kitaplığında bulunması gerek diye düşünüyorum.
 Zamanımızın en parlak bilim adamlarından biri olan Carl Sagan'nın yazmış olduğu Kozmos'u hayranlıkla okuyacağınızı umuyorum.









 Kitap okuyun arkadaşlar, çünkü kitaplar güzeldir kokusu harikadır. " Çünkü insana en çok kitap yakışıyor ve mürekkebin kuruduğu yerde kan akıyor! " 
Her ne okuyorsanız şuan keyifli okumalar diliyorum.



 Kullanılan görseller ticari amaçlı değildir. İnceleme amaçlı kullanılmıştır.






Carina Cygnus: samanyolunun merkezine en uzak olan, bizim ve Güneş'imizin bulunduğu bölge.

  SAGITTARIUS A HAKKINDA

 Her galaksinin merkezinde süper kütleli bir karadelik bulunmakta. Samanyolunun merkezindeyse Sagittarius (zodyak kuşağında yay burcunu temsil ediyor) adlı bir takım yıldızı bulunur. Burada aslında karadelik var hey!
 Yapılan araştırmalarla Sagittarius A karadeliğinin doğusunda süpernovanın kalıntıları, batısında ise bir spiral bulunur. Batıdaki spiral üç kollu olup saniyede 1000 km hızla dönüyor ve bir uçtan bir uca 25 ışık yılı boyunca uzanır. Sagittarius A'nın çok yakınında 28 tane yıldızlar var ki saniyede 5 bin km hızda dönmekteler, bayağı hızlılar anlayacağınız.
 Karmaşık yapıya sahip iç içe geçmiş üç farklı oluşum var; Sagittarius A Doğu, Sagittarius A Batı ve Sagittarius A.
 Doğu kısmı çok yüksek enerjiye sahip yıldız patlamalarıyla oluşmuş. Öyle ki bu denli yüksek enerji için herhangi bir süpernovadan 50 kat yüksek enerjiye sahip olması gerek.
 Öte yandan iyonize olmuş gaz ve toz bulutundan oluşan batıdaki spiral Sagittarius A karadeliğinin etrafında hızlıca dönerken bir yandan da yutulmakta. Ayrıca karadeliğin etrafında dev yıldızlar da var. Morötesi ışınları emdiği için radyasyon yıldızların çevresini etkiliyor.
 Ben burada çok benzetemesem de batı spiralin simide benzeyen bir yapısı var. Buna, etrafındaki disk neden oluyor. Disk, spirale oranla daha fazla soğuk gazlardan oluşuyor.
 Spiralin yapısı doğu kolu, batı kolu  ve bar denilen merkezden oluşuyor. Karadelik de bunların ortasında bulunmakta.

 Karadelik Oluşumu

Bir hayli ilgimi çeken bir olay aslında konuyla da ilgili olarak biraz bahsedeyim. Karadeliğin, çevresindeki bütün her şeyi, ışığı bile yuttuğunu biliyoruz. Ama örneğin bir yıldızı yutarken bazen bir kısmını geri püskürtüyormuş. Buna değinmeden önce biraz (bayağı fazla) geriye gidip big bang olayını ele almak istiyorum. İlk şekillenen yıldızlar Güneş'ten kat kat büyükmüş bu yüzden yakıtları çabucak bitip ölüyorlar ve süper kütleli süpernovaya dönüşüyorlar. Sonunda da karadelik oluşuyor. Karadelikler kütleleri bir araya getirip galaksileri oluşturdular ve bu diğer yavru galaksileri etkiledi; kimisiyle birleşip daha büyük galaksiler oluşturdular, büyük balık küçük balığı yutar misali hangisinin kütlesi büyükse o diğerini yutuyor böylece karadelik de büyüyordu. Bunun sonucunda doğru orantılı olarak, karadeliğin kütleçekimsel gücü de artıyor.
 
Karadeliğin maddeyi yutması temalı bkz.
 Karadeliğin, etrafında ne var ne yok bir güzel yutarken, bazen de bir kısmını püskürttüğünü söylemiştim. Buna karadelik jetleri deniyormuş. Popüler gökbilimde buna 'imdat çığlığı' da deniyor ilgi çekici. 2004'te yapılan araştırmaya göre jetlerin karadeliğe çok yakın bölgede başladığı gözlenmiş.
 Şimdiki evrende çoğu süper kütleli karadelik az aktifken buradan çıkan jetler gökada evrimini etkiliyor, zaman zaman süper kütleli karadelikler aniden çok miktarda maddeyi tutup jetlerin gücünü artırabiliyormuş. Sonucunda bu da fazladan enerji sağlıyormuş. Bu konuda ALMA'nın yaptığı bir gözlem de var buradan bakabilirsiniz. 
 Son olarak, karadeliklerin dönüş hızlarını yakınlardaki x ışınlarının izlenerek tespit edildiğini öğrendim. Üç farklı dönüş tipi varmış. Bunlar ters yönde karadelik, dönmeyen ve normal dönüş karadelik olarak adlandırılıyor. Popüler gökbilimde buna da orijinal isimler bulunabilir bence, baş döndürücü karadelik! falan. Bence komikti.
  

 Henüz yeni üyesi olduğum buralarda olabildiğince sıkmadan paylaşımlara devam edeceğim, stay with love and advice!




Uyarı: Kullanılan görseller ticari amaçlı değildir.


26 Nisan 2016 Salı

Radyoastronomi

Radyoastronomi Hakkında

 Radyoastronomi gök cisimlerinin radyo bölgesindeki ışımalarının radyo teleskoplarıyla toplanması, kaydedilmesi ve değerlendirilmesi ile yapılır. Radyoastronomi 2. Dünya Savaşından sonra radar tekniğinden yararlanılarak geliştirilmiştir. 
 Evren ile ilgili bilginin %65'i radyo teleskoplar sayesinde elde edilmiştir. Ayrıca radyo astronomlar daha düşük gürültü düzeyine sahip alıcıların yapılmasına olanak sağladıkları için günümüzde kullanılan uydu haberleşme sistemleri endüstrisinde büyük gelişmelere ön ayak olmuşlardır.  Ülkemizde yıllardır özellikle dalga boylarında çalışılmaktadır ve buna özgü teleskoplarımız astronomi bölümünün olduğu hemen her üniversitemizde mevcuttur. Ancak yaklaşık 50 yıldır birçok ülkenin büyük yatırımlar yaparak bilim sahalarına kattıkları (örneğin ALMA projesi) radyo dalgaboylarında, ülkemizde malesef bugüne kadar neredeyse hiçbir çalışma yapılmamıştır.

 Radyo teleskoplar elektromanyetik tayfın radyo bölgesindeki dalgaları yakalayıp kuvvetlendirerek gözlem yapmak için kullanılan çanak antenlerden oluşmuş alıcı veya alıcılardır. Radyo teleskoba kozmik cisimlerden gelen sinyaller çok zayıf olduğu için alıcılarının  daha duyarlı yapılarak gelen yayının yüz milyon kattan daha fazla kuvvetlendirilmesi gerekir. Bu özellik dışında, radyo teleskop olması radyoyla aynı işlevi görür.



Çin'de süregelen dünyanın en büyük radyo teleskobun inşası için 9 bin 110 kişinin yeri değiştirilecek. Şinhua ajansının haberinde, Çin'in güney batısındaki Guicou eyaletindeki bir vadide inşası devam eden radyo teleskobunun tamamlandığında oluşturacağı elektromanyetik ses dalgası nedeniyle teleskoba 5 kilometrelik alandaki yerleşim yerlerinin boşaltılması gerektiği belirtildi.
İnşası 2011 yılında başlayan teleskop 500 metre genişliğinde olacak. Bu nedenle Porto Rico'da 300 metre genişliğindeki Arecibo Gözlemevi'ni geride bırakarak dünyanın en büyük olacak radyo teleskobu olacak. Gözlemevinin bu yılın Eylül ayında açılması bekleniyor.




Öte yandan Türkiye'de  Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun 10 Mart 2005’de aldığı karar doğrultusunda başlattığı bir projeden bahsetmek istiyorum.

Türkiye Ulusal Radyo Astronomi Gözlemevi (TURAG) adı altında kurulması amaçlanan bu proje doğrultusunda 30-35 metre çanak çapına sahip 2000 - 2500 metre yükseklikte bir bölgede 350 GHz’e kadar yüksek frekansa çıkabilecek tek çanak (single dish) radyo teleskobu yapılması amaçlanıyor.

 ** Türkiye’nin Mevcut Durumu :

 Ülkemizdeki radyo astronomi çalışmaları Erciyes Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü (ERÜ-AUBB) tarafından başlatıldığı için projenin ilk etabı olan yer seçimi çalışmaları görevini ERÜ-AUBB başlatmış ve sonuçlandırılmıştır. Bu sırada da Erciyes Üniversitesi (ERÜ) bünyesinde Radyo Astronomi Gözlemevi kurulumu için bir başka DPT projesi yürütülmüş ve tamamlanmıştır.

 TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) Yönetim Kurulu Toplantısında alınan karar doğrultusunda oluşturulan “Türkiye Ulusal Radyo Astronomi Gözlemevi Yer Seçimi Komitesi”, Mart 2007’de göreve başlamış ve Aralık 2008 itibariyle görev tamamlanmıştır. Bu komite tüm Türkiye’nin analizini yapmış ve radyo astronomi açısından bilimsel kriterlere uygun radyoda-sakin bölgeler belirlemiştir. Belirlenen bölgelere gidilerek radyo frekans ölçümleri Ocak 2008 - Aralık 2008 arasında yapılmıştır. Yapılan ölçümler sonucu Karaman ili radyo sakinliği açısından TURAG’ın kurulması için en uygun yer olarak belirlenmiş ve bu bilgi TÜBİTAK, DPT (Kalkınma Bakanlığı) ve Karaman Valiliği’ne iletilmiştir.

Yıl 2016 ve proje çeşitli sebeplerden dolayı askıya alınmış durumda. Dilerim attığımız bu büyük adımı bir an önce tamamlarız. Türkiye'de ilk olacak bu projenin tamamlanması ülkemizdeki bilimsel çalışmaları önemli derecede etkileyeceğini düşünüyorum.